Eğer bir çantayı 1 dakika taşırsanız problem değil. Eğer bir saat boyunca taşırsanız sırtınızda ağrı olacak. Eğer bir gün boyunca taşırsanız sırtınız tamamen uyuşmuş olacak. Çantanın ağırlığı değişmez. Ama ne kadar uzun süre dayanırsanız o kadar ağırlaşır. Yaşamdaki stresler, endişeler ve problemler de bir çanta gibidir. Bir süre onları düşünürseniz hiçbir şey olmaz. Biraz daha düşünürseniz kendinizi yaralı hissedersiniz. Tüm gün boyunca onları düşünürseniz kendinizi mahvolmu

Çoğu başarılı kişinin arkasında karanlık bir sır olduğunu biliyor muydunuz? Başarılarının bir sahtekarlık eseri olduğunu ve başarılarının bir şans eseri elde ettiklerini düşünmeleri desem, ne düşünürsünüz? Eğer sizde fazlasıyla emek verdiğiniz bir çalışma sonucu başarı elde ettiğinizde kendinizden şüphe duyuyorsanız, başarınızı geçiştiriyorsanız, başarınızı “şans” ile açıklıyorsanız, içten içe insanları kandırdığınızı ve bunun anlaşılacağından korkuyorsanız “Imposter Sendromu

Şema kimyası, şema terapi ekolünün bir kavramıdır. Siz hiç birine karşı aniden çok büyük bir çekim hissettiniz mi? Deli divane aşık olduğunuzu? “Tamamlanmış” hissettiğinizi? İlişkinizde sürekli aynı çatışmaları mı yaşıyorsunuz? Peki geçmiş ilişkilerinizde isimler farklı olsa da kendinizi hep benzer hissettiğiniz ilişkilerin içinde bulduğunuz oldu mu? Hiç kendi kendinize ben bu kadar sorunlu insanı nasıl elimle koymuş gibi buluyorum diye sorguladığınızı anımsıyor musunuz? Öyle

Bu paylaşımımızda, özellikle annelerin maruz kaldığı psikolojik baskı ve hatta psikolojik şiddete yer vermek istedik. Bu gönderinin özel olmasının sebebi ise; danışanlarımızla birlikte hazırlamış olmak! Okuduğunuz her bir cümle size ait, sizin yaşanmışlıklarınızdan… Psikolojik şiddetin tanımı fiziksel şiddete göre daha zordur. Eğer sizde bu ve benzeri cümlelere maruz kalıp; anneliğinizi sorguluyorsanız, daimi bir vicdan azabı içerisindeyseniz, sürekli suçluluk duygusuyla baş

Uykunun döngüsüne baktığımız zaman, birinci evre uykuya dalma evresidir. Bu evrede, göz ve kas hareketlerimizde azalma başlar ve etraftaki uyarıcılara hala hakimizdir. İkinci evrede göz hareketleri daha da yavaşlamaya başlar. Birinci evrede beyinde yayılmaya başlayan teta hareketleri daha da yayıldığı görülür. Bu evrede kişi uyandırılırsa, uyuduğunu anlamaz. İyi uyumadığını, dinlenmediğini hisseder. Üçüncü evrede uyku artık daha da derinleşmiştir. Delta dalgalarının görülmeye

Herkese merhabalar, Bugün başarı yolunda ilerlerken sürekli ayağımıza dolaşan mükemmeliyetçilik hakkında sizi bilgilendirmek istedik! Mükemmeliyetçilik dışarıdan bakıldığında olumlu bir özellik olarak gözükse de gerçekdışı beklentiler ve yüksek standartlar içerdiği için kişide yoğun stres ve baskıya sebep olur. Mükemmeliyetçi kişiler hiçbir zaman ve hiçbir koşulda hata yapılmaması gerektiğine inandıklarından kendilerinden sürekli şüphe duyarak kaygı içinde yaşarlar. Mükemmeli

Yanlış: Duygularımdan kurtulursam, problemlerimden de kurtulurum. Doğru: Duygularımdan kurtulmak çok mümkün değildir. Kurtulsam bile bu daha farklı problemlere yol açar. Yanlış: Yaşadığım duygular asla geçmeyecek. Doğru: Yaşanılan en yoğun duyguların bile bir süresi vardır. Yanlış: Ben duygunun ta kendisiyim. (Örn: Çaresiz hissetmek) Doğru: Sen duygun değilsin. O sadece duygu. Sen duyguyu yaşıyorsun. Duygularla ilgili bilinen temel yanlışları, duyguların hayatımızdaki önemini

Bağlanma stillerinin romantik ilişkilere yansımaları konusunda sizlerden çok sık soru almaya başlayınca Psiklet Psikoloji ekibi olarak bu konuda yapılan güncel bir araştırmayı sizinle paylaşmak istedik. Yakın ilişkilerdeki partner seçimi sadece duygusal hayatımızı değil, fiziksel sağlığımızı da etkiliyor! Yapılan güncel araştırmalar yakın ilişki kurduğumuz partnerimizin tansiyonumuzu, solunumuzu ve hormon düzeylerimizi etkilediği ve partnerin fiziksel varlığı ve ulaşılabilir

En yakın arkadaşınız siz olsaydınız, kendinize nasıl davranırdınız? Özşefkat kendimizle yargılamadan, eleştirmeden ya da cezalandırmadan ilişki kurmayı; zorlu deneyimleri ve yaşantıları tüm insanlığın ortak paydası görmeyi anlatan bir kavramdır. Öz şefkat, deneyimlediğimiz acı verici, zorlu duygu ve düşünceleri değiştirmeden şefkatle kucaklamayı, kabul etmeyi öğretir bize. Yaşam yolculuğunda en önemli yol arkadaşımız olan kendimizle şefkat dolu bir ilişki kurmak dileğiyle, Se

Erteleme, yapılması gereken bir işi yapmaktan kaçınmak ile karakterize bir durumdur. Ertelemeyi alışkanlık bireyler sorumluluklarını sürekli ötelerler ve gerçekleştirmeleri gereken işleri ya eksik yaparlar ya da hiç yapamazlar. Bu erteleme durumu kronikleştiğinde ise bireyin hayatında çeşitli olumsuzluklara yol açar. Bu kişilerde gruplardan dışlanmaya bağlı olarak yalnızlık, depresif duygu durum, stres sıklıkla gözlemlenir. Ertelerken aslında kişi kendini çeşitli bahanelerle

Kanıta dayalı bir terapi ekolü olan Kognitif Terapi’ye göre duygularımız düşüncelerimizin ürünüdür. Yoğun kaygı ise çoğu zaman yanlış ya da çarpıtılmış bir düşüncenin sonucunda ortaya çıkar. Dolayısıyla terapi sürecinde kaygı duygusuyla çalışırken aslında bu kaygı duygusuna yol açan yanlış inanç ve tutumlarla çalışırız ve onları yeniden değerlendirerek gerçekçi düşünce ve inançlarla değiştirmeyi hedefleriz. Düşünceler değiştiğinde ise kaygının şiddeti kalıcı bir şekilde azalı

✶ Adler’a göre, doğum sıranız kişilik yapımızı oluşturmada önemli bir etken. Adler’ın “Doğum Sırası Teorisine” göre; ✶ İlk çocuklar yeni bir kardeş gelene kadar egemenliğini ilan eder. Ebeveynlerin en deneyimsiz olduğu çocuklar ilk çocuklardır. Bu sebeple, daha çok şımartılabilirler. Yeni bir kardeş olduğunda ilk çocuklar “tahtlarının” sarsıldığını hisseder. Kendilerine yeni bir rakip gelmiştir. Ya yeni rakiple otoritesini koruma savaşına girerler ya da yardımcı ebeveyn rolün

Mükemmel anne-baba diye bir kavram yoktur! Çocuk için önemli olan onu dünyaya getirdiği için mutlu anne-baba görmektir. Dolayısıyla ailenize yeni bir üye katılacağından, hem annenin hem de babanın ortak karar vermesi büyük önem taşır. Duygularınızı fark edin. Korku ve endişeleriniz olabilir. Bu duygularınızın kaynağını anlamaya çalışın. Bir çocuğun tüm gereksinimlerini karşılayıp karşılayamamak mı sizi endişelendiriyor? Doğum anı mı sizi korkutuyor? Anne adayı olduğunuzda, ka

Fritz Perls’in çok sevdiğimiz ve her okuyuşumuzda zihnimizde farklı çağrışımlar yapan bu duasını sizinle paylaşmak istedik. Günlük hayatın koşuşturmacası içerisinde sıklıkla unutulsa da aslında her insan biriciktir ve kendi doğrularıyla kendi gerçekliğinde yaşar. Doğrularımız, değerlerimiz , duygusal ihtiyaçlarımız diğerleriyle uyuşursa ne mutlu bize ama olmazsa da yapacak bir şey yok! "Ben kendi işime bakarım, sen de kendi işine bak. Ben bu dünyaya senin beklentilerini gerçe

Pandemi sürecinde ev içi sorumluluklar, iş ya da okul hayatının yarattığı stres ve kaygı ile hiç olmadığı kadar iç içe kaldık. Çoğumuz stresin ve karantinada olmanın verdiği rahatsızlığı bertaraf edebilmede en etkili yöntemlerin; meditasyon, yoga, diyafram nefesi ve hatta balkonlardan birlikte şarkı söylemek olduğunu fark ettik. Peki ama neden? Cevap, beynimizle bedenimizi birbirine bağlayan ve bir kablo sistemi gibi vücudumuzun her yerine uzanan Vagus siniri! Diyafram kasını

Günlük hayatımızda neşe, sevinç, umut , huzur gibi olumlu duyguları deneyimlemenin yanı sıra üzüntü, hayal kırıklığı, kaygı, suçluluk, öfke gibi olumsuz duyguları da deneyimleriz. Yaşadığımız her duygu bir ihtiyacımızla ilgili bir şeyler anlatır bize... Korku: Tehlikenin varlığına işaret eder. Kaygı: Tehlikeyle karşılaşma beklentisi olduğunda ortaya çıkar. Hayal Kırıklığı: Hata yaptığını fark etmekle hissedilir. Üzüntü: Kayıp yaşandığının göstergesidir. Utanç: Olduğu haliyle

Sevinç, huzur gibi duyguların peşinden daha çok koşarken; üzüntü, utanç, korku, kaygı gibi duygulardan kaçmak isteriz. Ancak tüm duygular önemli ve yaşamaya değerdir. Duyguları doğru şekilde değerlendirebilmek için öncelikle duyguları tanıyıp, fark etmek sonrasında taşıdığı mesajları okumak gerekir. Peki duygularınız size ne anlatmak istiyor? Bütün duygular döngüsünü tamamladığında bedeni terk eder… Biz bunu engellemedikçe… İçimizdeki duygularımızı bastırmaya ya da engellemey

🌠"Uzun yıllar boyunca atletler 4 dakikada 1 mil koşmanın mümkün olamayacağına inandılar. Dünya genelindeki veriler 1 milin en kısa 4 dakikanın biraz üzerinde koşulabileceğini gösteriyordu. 🌠Sonra İngiliz koşucu Roger Bannister daha hızlı koşmanın mümkün olduğuna inandı ve bu hedefe ulaşmak, 4 dakika bariyerini aşabilmek için koşu stilini değiştirme üzerinde aylarca çalıştı. 1954’te 1 mili 4 dakikadan az bir sürede koşan ilk kişi oldu. 🌠Banister’ın başaracağına olan inancı

Bizi öfkelendiren durumlar karşısında çoğumuz öncelikle kendi düşünce ve davranışlarımızdan ziyade karşı tarafın haksızlığı üzerinde durma eğilimi gösteririz. Bu eğilim her ne kadar durduğumuz noktayı sağlamlaştırsa da öfkemizi katlar. Öyle bir nokta gelir ki bu öfkeyi karşı tarafa anlatmanın tek yolunun yok saymak, laf sokmak ya da "trip atmak" ile mümkün olabileceğine inanırız! Peki ama bu yapıcı olmayan davranışa bizi sürükleyen esas nedenler nelerdir? Öfkeyi açıkça göster

Öfke, rahatsızlık gibi negatif duyguları açıkça söylemek yerine ima etmeye çalışmak pasif agresif davranış olarak adlandırılır. Öfkelendiğimizi inkar etmek, bizi öfkelendiren kişi ya da durumla abartılı şekilde alay etmek, intikam planları yapmak ya da ödeşmek için gizli yollar aramak pasif agresif davranışa örnek verilebilir. #psiklet #pasifagresyon